Midilli

11 saat otobüs yolculuğunun ardından Ayvalık’tan feribotla 1 saatte Midilli’ye geçtim. Araba kiralayıp yaklaşık 2 saatte adanın batı ucundaki Sığrı kasabasına ulaştım.
Midilli adası, Malazgirt’ten sadece 20 yıl sonra 1091’de
Çaka Bey tarafından alınmış, Fatih devrinde de Osmanlı hâkimiyetine girmiş.
“es-Sultânü’l-mücâhid mevlânâ Hayreddin ibn el-emîr eş-şehîr el-mücâhid Ebî Yûsuf Ya‘kub et-Türkî” unvanlı Kapudan-ı Deryâ Hızır (Barbaros Hayrettin) Paşa’nın da memleketi burası.
Sığrı’da kalan Osmanlı kalesi, hamam, kilise olmuş Kaptan Paşa Câmimiz ve bir kaç çeşme ile kitâbeyi fotoğraflayıp basit rölöve aldım. Belli belirsiz ufukta gözüken Limni yönünde dua edip, Hz. Mısrî’ye ve Ekrem Hakkı Ayverdi’ye bir fâtiha okuyup aynı yolu haşat olmuş bir halde şükrederek geri döndüm. Kısmet olursa Pazartesi iş başı. Hafta içi Sivas bizi bekler.
Allah’a şükür yorgunluktan şikâyetçi değilim. Hedefime ulaşmış olarak dönüyorum. Amacımız mîmârî mîrasımızı belgelemek.
Sonuç olarak, bana “çok geziyorsun ne güzel” diyenlere cevabım: “boş boş gezmiyoruz, araştırıyoruz, çalışıyoruz”
Denizin etrafında dolanıp denize girmeden dönüyorum. Süheyl Ünver rahmetlinin tâbiriyle “vatanseverliğimizin vergisini ödüyoruz”
*Adada her yerde Türk izleri görmek mümkün. Köylerde minâreler kırık dökük de olsa hâlâ yükseliyor, bizdekilerin aksine çeşmelerden su akıyor buz gibi…
Ada merkezinde (Dildar-ı Şemsî’de Mehmed Şemseddin Efendi’nin 7 seyahatinde de durağı olan) Halvetî Mısrî dergâhı da el-an kilise,
detaylar kitapta inşallah…
Midilli Limanı 24.07.2016